Dünyanın gözü iki gündür Lübnan’da gerçekleşen patlamalarda. Önce Hizbullah mensuplarının kullandığı çağrı cihazları patlatıldı, daha sonra ülke genelinde telsiz patlamaları yaşandı.
Salı günkü patlamalarda 12 kişi öldü, 3 bine yakın kişi yaralandı; dün akşamki patlamalarda ise 25 kişi öldü, 400’ü aşkın kişi yaralandı.
İsrail-Lübnan arasında tansiyon had safhaya çıktı, Hizbullah lideri Nasrallah patlamaların ardından ilk kez açıklamalarda bulundu.
“Allah’ın şu sözüyle başlamak istiyorum; ‘eğer siz yara aldıysanız onlar da yaralandılar’. Bunlar Allah’ın takdiridir. Allah sizlerden şehit ister ve Allah zalimleri sevmez. Allah diyor ki, ‘Siz acı çekiyorsanız, onlar da acı çekiyorlar’.
REKLAM
Bu iki günde gördüğümüz durumla ilgili konudan bahsedeceğim. Yaşadığımız olay karşısında ne yapacağız? Siyasi olarak nasıl bir tutum sergileyeceğiz.
Öncelikli olarak şehitlerin aileleri var. İster patlamalardan dolayı şehit olanlar veya güneyde cephede şehit olanlar. Onlara başsağlığı diliyorum. Aynı zamanda tebriklerimi sunuyorum.
Bu büyük şehadet madalyasını taktıkları için tebrik ediyorum. Yaralılara acilen şifa bulmaları için dua ediyorum. Yaralıların ve şehit aileleriyle ilgili konuşacağım.
Lübnan hükümetine teşekkür ediyorum. Sağlık Bakanlığına ve hastanelerine, sivil savunma kurumlarımıza, ambulanslara, doktorlara ve bizimle dayanışma içinde olan hepsine teşekkür ediyorum.
Lübnan’da yaralı sayısı çoktu ve hastaneler hazırlıklı değildi, onun için bazı gecikmeler de oldu. Ama kusurlu değillerdi, yaralı sayısı çoktu hastanelerde. Bu iki günde gördük ki çok özel önem verdiler yaralılarla, ilgilendiler. Teşekkür ediyorum kan bağışında bulunanlara. Salı günü Lübnan tarihinde en büyük kan bağışı yapıldı. Yaralılara nakleden herkese teşekkür ediyorum. Gördüğünüz gibi ellerindeki bütün araçları kullanarak, omuzlarda, araçlarda, motosikletlerde taşıdılar. Organ bağışı yapmak isteyenlere ayrıca teşekkür ediyorum.
Muayenehanelerin kapılarını açan doktorlara teşekkür ediyorum. Bütün Lübnan halkına teşekkür ediyorum. Bütün bölgelerde bizimle işbirliği yaptılar, dayanışma sağladılar. Mezhepçilikten, siyasetten ötede dayanışmada bulundular. Bütün liderlere, dini, siyasi mercilere, bakanlara, milletvekillere, partililere, akademisyenlere, medyaya teşekkür ediyorum.
Bu temiz kanların bereketi gördük. Lübnan’da tekrar şunu gördük. Büyük bir insani ve ahlaki dayanışma oldu. Uzun süre böyle bir dayanışma görmemiştik.
Aynı zamanda destek olan bütün devletlere teşekkür ediyorum. Irak hükümeti, İran İslam Cumhuriyeti onlarca yaralıyı taşımak için uçaklar gönderdi ve yine gönderiyorlar. Suriye hükümetine teşekkür ediyorum, Şam’daki hastaneleri açtılar. Lübnan hükümetini arayarak dayanışma bildiren bütün hükümetlere teşekkür ediyorum.
Bu alçakça saldırıyı protesto eden, kınayan bütün devletlere teşekkür ediyorum. Özellikle Filistin, Yemen, Irak, Suriye ve İran’da. Asıl teşekkür ve şükrü Allah’a ediyoruz tabii. Böyle bir musibet böyle bir imtihan, daha fazla belaları bizden uzak tuttuğu için.
Salı günü düşman İsrail binlerce çağrı cihazını hedef aldı ve eşzamanlı olarak patlattı. Düşman bu operasyonda bütün ilkeleri çiğnedi, kırmızı çizgileri aştı. Hiçbir şeyi umursamıyorlar. Ne ahlaki ne insani ne de yasal olarak. Patlamaların bazıları hastanelerde oldu. Çağrı cihazı taşıyanların bazıları hastanelerde, eczanelerde çalışıyordu. Çarşı, mağaza, evlerinde olanlar, araçlarında olanlar vardı. Ana yollarda ve birçok sivil, kadın, çocuklar da taşıyordu çağrı cihazlarını, sadece Hizbullah’ın savaşçıları değil.
Sivillerin kullandığı cihazı hedef aldılar. Sadece bizde değil bütün dünyada kullanılan cihazlar. Hastaneler ve ticari firmalar kullanıyor.
Çarşamba günü de kablosuz cihazları yine aynı şekilde telsizleri patlattılar. Ambulanslar ve hastanelerdeki telsizleri patlattılar. Bu düşmanlığın sonunda onlarca şehit verdik. Kadın, çocuk ve siviller var. Binlerce insan yaralandı.
“İSRAİL EN AZ 4 BİN KİŞİYİ ÖLDÜRMEK İSTEDİ”
Gerçek sayılar zamanla ortaya çıkacak. Yaralananların birçoğu hastaneye girip çıktılar, belki de yaralı bile sayılmadılar. Gerçek sayılar sonradan ortaya çıkacak.
Düşman ne yapıyor? Düşmanın niyetine bakıyoruz. Çağrı cihazlarını hedef aldı farz edelim. 4 binden fazla cihaz vardı farz edelim. 4 bin cihaz Hizbullah’ın gençlerine, bacılarımıza, kardeşlerimize dağıtıldığını zannediyorlar. Bunlar 4 bin kişiyi 1 dakikada öldürmek istediler.
Çarşamba günü telsizlerden bahsetmiyorum; sadece çağrı cihazlarından. Belki hastanede, eczanede, çarşıda bunlar hedef alındı, 4 bin kişi. Bu düşmanın niyetiydi. Bu işledikleri suçun seviyesini gösteriyor.
İkinci günü binlerce insanı öldürmek istediler, telsiz cihazlarını taşıyan ve kullananlar. Binlerce demeyelim hadi bin kişiyi öldürmek, yüzlerce kişiyi yaralamak istiyorlardı.
Bu iki günde 1 dakika içinde İsrailli düşmanlarımız en az 5 bin kişiyi öldürmek istedi. Hiçbir kurala uyulmadı. Hatta yaralansalar bile bir anarşi yaratacaklar, hastaneler bunları kaldıramayacak ve birçoğu ölecek. Hedefleri buydu.
Bu yapılana ne ad verelim? Bu büyük terör eylemine ne diyelim? Toplu soykırım. Biz salı günü ve çarşamba günü soykırımı diyoruz. Bu düşmanla yaptığınız savaşta bu kanser tümörü olan İsrail kurulduğundan beri, bölgemizde tam kötülük olan İsrail, Lübnan’a, halka, direnişe, egemenliğimize sürekli saldırıyor. Savaş suçu bu, savaş ilanı. İstediğiniz ismi verebilirsiniz, bunlar hak ediyor.
Yüce Allah büyük rahmetiyle ve keremi ve lütfuyla birçok insanımızın kurtulmasını sağladı. Birçok belayı bizden uzaklaştırdı. Bu yaralılardan birçoğu hafif yaralıydı, belki de şehitlerin sayısı kadar.
Birçok cihaz kapalıydı ve hizmet dışıydı. Bazıları arkadaşlarımızdan uzaktı, bazıları dağıtılmamıştı bu. Düşmanın niyeti dediğim gibiydi. Yüce Allah kendi rahmetiyle ve şüphe yok ki yerde kalmış bir yaralımız olmadı. Bütün ambulanslar, Kızılhaç, Kızılay ve diğer sağlık kurumları, insanlarımız büyük çaba gösterdiler. Herkes işbirliği yaptı. Ordumuz, güvenlik güçleri, hastaneleri. Onların bu hedefe ulaşmasını engelledi.
Salı ve çarşamba günü 5 bin kişiyi öldürmek istiyorlardı. Allah’ın lütfu ve insani çalışmalar sayesinde. Halkımız çaba gösterdi. Hedeflerine büyük ölçüde ulaşamadılar. Ne gerçekleşti nasıl gerçekleşti, ona bakalım. İçimizde birçok araştırma komiteleri, komisyonları kurduk. Bütün senaryoları teknik olarak inceliyoruz.
Bir sonuca ulaştık, hemen hemen kesin ama biraz daha zaman istiyor sonucu kesinleştirmek için. Bu olayın sonucu nedir? İster bu cihazları bize satan firma Lübnan’a ulaştıran ve dağıtımına kadar. Üretenden elimize ulaşana kadar. Hepsine kısa sürede bakıp, kesin sonuç alacağız. O zaman bu olayın nasıl gerçekleştiği tam olarak belli olacak.
Teknik olarak nasıl bu olay gerçekleştirdiler, hangi yoldan gerçekleştirdiler süratli bir şekilde inceliyoruz. Hiç şüphe yok ki gerçekleri görmemiz lazım. Biz büyük bir güvenlik darbesi, insani darbe aldık. Direnişin Lübnan’daki tarihinde eşi benzeri olmayan darbeydi bu. Lübnan’daki düşmandan hiçbir zaman böyle darbe almamıştık. İsrailli düşmanlarımızla yaptığımız savaşta bu tarz saldırıya uğramamıştık. Belki de dünya tarihinde bile bu tarzda bir saldırı olmamıştı.
Biz büyük bir darbe aldık evet. Ama bu savaşın doğası böyle. Çatışmanın doğasında bunlar var. Düşmanımızın teknik, teknolojik olarak üstünlüğünü biliyoruz. Sadece İsrail değil ki, ABD, Batı, NATO arkasında. En yeni teknolojiye, teknik güce sahip olanlar karşımızda duruyorlar. Bu çatışmaya girdiğimizde fedakârlıklar yapıyoruz, zafer yolunda sürekli çaba harcıyoruz. Tarih boyunca bu savaşın etrafındaki olanlar biliyor ki, karşılıklı olarak bazen biz kazanıyoruz bazen düşman kazanıyor.
Bazen biz galip geliyoruz bazen onlar. Salı ve çarşamba kanlı ve ağır günlerdi bizim için. Büyük bir imtihandı bizim için. Allah’ın yardımıyla bu sınavı da başarıyla geçeceğiz. Bu darbe seni düşürmesin. Ne kadar güçlü olursa olsun, bu önemli. Size diyorum ki, Allah’a tevekkül ederek ve güven içinde bu ağır, büyük, eşsiz darbe bizi asla yıkamayacak, düşüremeyecek. Bu tecrübeyle söylüyorum. Buradan bir ders alıp, daha güçlü olacağız. Daha sağlam duracağız. Gücümüz bütün ihtimallere karşı duruşumuz sağlam olacak.
Düşman neden bu soykırımı yaptı? Düşmanın hedefini iyi tespit etmemiz lazım. Şunu hatırlatmamız gerekir ki, Aksa Tufanı’ndan çok kısa bir süre sonra, ki birinci yıldönümüne geleceğiz. 8 Eylül’de. Ekim ayından itibaren Lübnan cephesi açtık. İsrail’e büyük baskı yapan cephe açtık. Düşmanın yaptıkları bunun kanıtı zaten.
Diyorlar ki, hiçbir faydası yok, yararı olmadı Lübnan cephesinin. İstedikleri kadar söylesinler. Düşmanın şu andaki liderleri, savunma bakanları, generalleri, ordu komutanları ve askeri güçlerin komutanları kuzey cephesini nasıl yorumluyorlar? Bu önemli.
Ellerinde hiçbir veri ve bilgi olmayanların olayı değerlendirmesi bizim için önemli değil. Örneğin İsrail’in eski Genelkurmay Başkan Yardımcısı, kuzeyde Lübnan cephesinde olanlar İsrail’in tarihteki ilk yenilgisidir diyor. Hizbullah, Lübnan’ın kuzeyinde stratejik zaferler kazanıyor diyor. Bunu düşman itiraf ediyor. Onlar istediği kadar İsrail’in içinde güvenlik kuşağından bahsetsinler. 75 yıldır ilk defa kuzeyde güvenlik kuşağının oluşturulması gerektiğini söylüyorlar. Turizm ve ziraat olarak ne kadar zarara uğradılar. Kayıplar verdiğini itiraf ediyorlar.
Gazze’de bu kadar baskı altında olmalarına rağmen kuzeyden Gazze’ye hiç asker kaydırmadılar. Kuzeyde gerçekten bir cephe var. İsrail medyasında 2 gün önce bir kanal diyordu ki, birçok cephede düşmanla karşı karşıyayız ve şu anda deniz kuvvetlerimizin, deniz piyadelerimizin de devreye girmesi gerekiyor. Diyorlar ki, biz kuzeyi kaybettik artık bu 11 ay içinde.
Netanyahu ve diğerleri mecbur kalıp kuzey cephesi buyrun gelin kurtarın diye açıkça ilan ediyorlar. Düşmana Lübnan üzerinden kuzeyden büyük baskı oluşturduk. Yemen cephesinde çok muazzam işler yapılıyor. Kızıldeniz’de ve Hint Okyanus’ta. Irak ve Lübnan cephesinin muazzam baskı yaptığı inkar edilemez. Filistin direnişinde hedefimize ulaşmak için her türlü desteği veriyoruz.
Ama çatışmalar hala sürüyor bizimle siyonist düşman arasında. Geçtiğimiz senelerde yüzde 1’i bu operasyonar yapılsaydı tarafımızdan savaş açarlardı. Şu an çok ciddi çatışmalar oluyor ve savaş ilan edemediler. Lübnan ve Gazze cephesindeki işbirliğine bakalım şimdi…
11 aydır aynı havayı yaşıyoruz. Hepsi Lübnan devletine ve halkına baskı yapmak, direnişe baskı yapmak içindi. Özellikle psikolojik olarak bu cepheyi durdurmak için. Suikastlar yaptılar, komutanlarımızdan öldürülenler oldu. Binlerce evi yıktılar, ses duvarını yıktılar. Bu darbe de bu yolla geldi. Lübnan’daki bu direniş duruşunu hiç bozmuyor ve şu anda en korkunç saldırıyı bize yaptılar. Ama sivilleri öldürdüler. Sivil kurumları hedef aldılar.
Bu işledikleri büyük suç. Salı günkü operasyondan birkaç saat sonra birtakım resmi ve özel kanallara ve açıkça söyleyeyim; dediler ki bizim hedefimiz Gazze’ye desteği ve Lübnan cephesini durdurmak. Çarşamba günü daha fazlasını yaptılar. Hedef açık, ortada. Hedefleri şuydu; Lübnan Gazze’ye destek olmasın. Belki ön hazırlıktı belki de büyük bir operasyon yapmak istiyorlardı. Şunu çok iyi biliyoruz. Bize gelen mesajlar şöyleydi; dediler ki direnişi durdurun. İsrail’in hedefi buydu. Direniş dursun.
Batılılar hemen Güvenlik Kurulu’nu toplayalım dedi. Gazze’nin direnişini bırakın, bunu bize telkin etmeye çalıştılar. Ne kadar fedakârlıklar yaptık ne kadar şehitler verdik. Çok kanlı çarpışmalar oldu bu 1 yıl içinde. Biz böyle bir şey yapamayız, hepsi boşa gitmiş olacaktı. Salı ve çarşamba günü bize vurulan darbeler iki cepheyi birbirinden ayırmak. Filistin ve Lübnan cephesini.
Cevabımız nedir? Şehit ailelerin, yaralıların adına. Gözlerini, ellerini kaybedenlerin adına. Sabreden ve dik duruş sergileyen herkesin adına… Görevlerini yerine getiren herkesin adına: Gazze’ye destek olan herkesin adına. Bu insafsızca ambargoya karşı duran herkesin adına. Netanyahu ve Gallant’a, düşman toplumuna diyorum ki; Lübnan cephesi Gazze’deki saldırılarınızı durdurmadan biz durmayacağız. 11 aydır aynısını söylüyoruz.
Şehitler ve yaralılar verdik. Açıkça söylüyorum; ne olursa olsun sonucu, ihtimaller ne olursa olsun. Bölgede neler olursa olsun Lübnan’daki direniş asla durmayacak. Gazzeliler ve Filistinliler, Batı Şeria’daki kardeşlerimizden asla vazgeçmeyeceğiz. Bu bizim ilk tepkimizdir.
Yaralılarımız var, vahşilikleriniz durmasa da hedefimizden vazgeçmeyeceğiz. 11 aydan beri yapmak istediklerinin karşısında duracağız.
Başka hedefleri de vardı. Çevreyi vurdular. Altyapıyı vurmak istediler. Patlamalar nerede oldu? Güneyde ve Beka Vadisi’nde oldu. Hizbullah ve gençlerinin olduğu bölgelerde oldu. Bu geniş patlamalardan sonra bu bölgeyi yormak istiyor; İsrail’e karşı boyun eğmemizi istiyor. Direniş ve direnişin liderliğinin ‘artık tamam yeter’ dememizi bekliyorlar. Biz görevimizi yerine getirdik artık duralım dedirtmek istiyorlar. Salı ve çarşamba yaptıkları bunu da imkansız kılıyor.. Hepiniz yüksek maneviyatı gördünüz. Yaralılarımız çok sabırlı, tekrar cepheye ve savaşa dönmek istiyorlar.
Bu önemli vazifeyi herkes devam ettirmek istiyor. Ben de düşmana diyorum; şehit aileleri, yaralıların aileleri duysun. O yaralılar tekrar cepheye dönmek istiyorlar. Kararlılar. Hakikaten onların sabırlarının, imanının karşısında eğiliyoruz.
Hem dün hem evvelki gün şehitlerin cenazelerini gördünüz. Bütün şehirlerimizde şehitlerin cenazeleri büyük katılımlarla oldu. Çok sloganlar atıldı. Lübnan olarak herkes yanımızda durdu. Bu katliamın ve soykırımın karşısında halkımız Lübnan’da daha çok birbiriyle sırt sırta vererek destek oldu, birliğimiz çoğaldı. Bunlar direnişin temeline darbe vurmak istediler. Cihazlara, telsizlere saldırı düzenleyerek bizi felç etmek istediler, evet.
Her halükârda elinden geldiği kadar liderlerden daha fazlasını öldürmek istiyorlardı. Direnişin düzenini bozmak, anarşi ve karmaşa çıkmasını istiyorlardı Hizbullah’ın safları arasında. Bu olmadı. Bir an dahi karmaşaya izin vermedik. Düzenimiz asla bozulmadı. İlk andan itibaren hepimiz olaya hakimdik ve cephedekiler de bütün silahlarını hazır ol hale getirdiler. Her halükârda, her ihtimal vardı, İsrail’in toplu savaş açma ihtimali vardı. Silahlarımızı çalıştırdık. Düzenimiz ve altyapımız asla bozulmadı.
Allah’a hamdolsun şehitlerin kanları sayesinde ve bütün lider ve komutanlar 1982’den bugüne kadar Hizbullah’ın hazırlığı, kudreti, gücü hiçbir şekilde bilin ki, bu tarzdan daha fazla sarsılmamıştık. Çok ciddi darbeydi, dostlarımız da dışarıda çok endişelendi. Bilin ki, altyapımız çok sağlam, güçlüyüz. Hazırlığımız çok yüksek aşamada. Düşman bunu bilsin ki ne bizim altyapımıza, gücümüze, imanımıza ve liderliğimize asla zarar veremedi. Hatta bizim gücümüz daha fazla artıyor, duruşumuz daha sağlamlaşıyor, bunu kesin olarak bilsinler.
Gazze ile Lübnan’ı birbirinden uzaklaştırmak istediler ve asla yapamadılar. Altyapımızı asla bozamadılar. Bazıları diyor ‘tamam teknoloji var ama İsrailliler bu yaptıkları ile ne kadar aptal olduklarını gösterdiler. Direnişimize ne kadar büyük katkısı olduğu bilinmesi lazım.
Son haftalarda kuzeyle ilgili konuşmalar çoğaldı. Lübnan cephesiyle ilgili sohbetler çoğaldı. İsrail, güçlerimizi kuzeye kaydıralım diyor vesaire. Kimileri askeri olarak savaşın genişleyeceğinden bahsediyor. Geniş kapsamlı savaş açılabilir deniyor. Gelecek günler bu sözlerin gerçek olup olmadığını gösterecek. Kuzey cephesi dediklerinde bir hedefleri var. Biz diyoruz ki, hedeflerine ulaştırmada engelleyerek onları şaşırtalım. Direnişin manası budur, tarihimiz budur zaten.
Düşman hükümeti ne ilan etti? Netanyahu ve Gallant ‘kuzeydeki halk güvenli şekilde geri dönsünler’ dediler. Üç hedefleri vardı şu anda dördüncü hedefleri var, o da İsrail’in kuzeyindekiler geri dönsün. Bunu istiyorlar.
Peki ey Netanyahu sana diyorum? Bu hedefi gerçekleştirebildin mi? Sen, hükümetin ve orduna meydan okuyorum. Sizin meydan okumanıza karşı meydan okuyorum. Netanyahu ve Gallant’a düşman ordusuna diyorum ki, siz asla kuzeydeki halkınızı geriye döndüremeyeceksiniz. Kuzeyi bir daha asla işgal edemeyeceksiniz. Meydan okuyorum size buyrun.
Tek bir yol var; geçen Ekim ayından bugüne kadar 1 yıla yakın söylüyorum, tek bir yol var; o da Gazze’ye olan saldırılarınızı durdurmadığınız sürece kuzeye geri dönüşünüz olmayacak. Bunun dışında yol yok. Kapsamlı savaş bile açsanız, kuzeydeki vatandaşlarınız asla bir daha oraya dönemeyecek. Daha da kuzeyde olanların daha da tehcir ettireceğiz, daha da uzaklaştıracağız.
Biz 11 aydır bunu gerçekleştirdik. İşgal ettiğiniz vatanın kuzeyinde artık vatandaşlarınız yaşamıyor. Bunu açık söylemem lazım; bu kuzey bölgesinin komutanı olan ahmak ve aptal diyor ki; Lübnan toprakları içinde güvenlik kuşağı istiyoruz diyor. Keşke Lübnan’a gelseler, bunu istiyoruz.
Çünkü sınırda çok sağlam siperler kurduk tankları bile ilerleyemez asla. 11 ay boyunca çok güzel nakil ve intikaller yaptık. Gece gündüz onlar çok çaba harcamaları lazım. Biz onların topraklarına girsek hedeflerimize uzaklaşırız, onlar bize gelirse hedeflerimiz yakın olur. Tarihi bir fırsat olur Lübnan’a girmeleri, bunu istiyoruz. Tabii ki büyük etkileri olacak. Diyor ki, bir güvenlik kuşağı oluşturduğunda vatandaşları geri dönecek zannediyor.
1978’de aynısını yaptılar. 1982’den 2000’e kadar geniş bir güvenlik kuşağı oluşturmuşlardı. Burada yanlış mukayese var. 1978’de ve 1982’de bizim Hizbullah kurulduktan sonra bütün direniş grupları Hizbullah, Emel ve milli direniş cephelerimiz, İslami cephe, İslami cephesi, sünnilerin cepheleri, biz Lübnanlılar olarak Lübnan’ın içinden savaşı çıkarmayı başardık. Filistin’de operasyon yapmadık, Lübnan içinde yaptık.
Son sözüm şudur; büyük bir saldırıyla karşılaştık. Daha önceden emsali olmayan bir olaydı ve bir kıssas alacağız. Onların hesap etmediği yerden kıssas yapacağız. Bu yeni bir savaş. Gizli yüzleri var. Biz artık başka bir üslupla savaşacağız. Ne zamanı ne yerini söylemiyoruz. Daha önceden duymadığınız haberleri duyacaksınız bu bölgede.
Büyüklüğü ne kadar olacak? Bu hakkımızı saklıyoruz. Kendi içimizde bile çok dar bir alanda konuşacağız bunu. Son olarak tekrar yüce Allah’tan rahmet istiyorum. Derecelerini ve makamlarını şehitlerimizin yükseltsin. Şehit ailelerine sabır diliyorum. Allah onlara sabırlar ihsan eylesin. Bu fedakarlıklarından dolayı Allah onlara büyük mükafaatlar ve yaralılara acil şifalar versin.
Ailelerine ve sağlık içinde geri temenni ediyorum. Yüce Allah’tan temenni ediyorum ki, Lübnan halkı birbirlerine yardımcı oldular, olumlu havayı şehitlerin kanı sayesinde gerçekleştirdiler. Politikacılar, medyada veya sosyal medyayı kullananlardan bu güzel ortamı bozmak isteyenlere fırsat vermeyelim.
Lübnan’ın şu andan her zamankinden daha fazla düşmana karşı birleşmeye ihtiyacı var. Şu anda düşman tereddüt yaşıyor. Allah’tan istiyorum ki Gazze’deki halkımızı zafere ulaştırsın. Her gün bombalanıyor ve katliama uğruyorlar. Bütün savaşçılarımız, direnişçilerimizi Allah korusun ve herkes biliyor ki, bu savaşın sonunda ilahi yardım ve tarihi zafer bizim için olacak.
Netanyahu, Gallant askerlerini cehenneme götürüyorlar. Kendi edebiyatlarına göre üçüncü harabeye götürüyorlar. Bu kötülükleri, bencillikleri onların askerlerini kanlı bir cehenneme gönderiyor. Diyorum ki, haftalar, aylar belki de yıllarca sürecek bu savaş. Ama bu savaşın sonu bellidir, mücahitler, müminler, sabırlılar sonunda zafere ulaşacaklar. Allah’ın selamı hepinizin üzerine olsun.”
Haber Kaynak : HABERTURK.COM
“Yayınlanan tüm haber ve diğer içerikler ile ilgili olarak yasal bildirimlerinizi bize iletişim sayfası üzerinden iletiniz. En kısa süre içerisinde bildirimlerinize geri dönüş sağlanılacaktır.”
GÜNDEM
14 Ekim 2024SPOR
14 Ekim 2024GÜNDEM
14 Ekim 2024SPOR
14 Ekim 2024SPOR
14 Ekim 2024GÜNDEM
14 Ekim 2024GÜNDEM
14 Ekim 2024